Episodes

Tuesday Jan 17, 2023
Ebudderda Hazretleri 5. Bölüm
Tuesday Jan 17, 2023
Tuesday Jan 17, 2023
Resûlullah sallâllahü aleyhi ve sellem efendimize sahâbî olmakla şereflenenlerden. İsmi, Üveymir bin Zeyd el-Ensârî el-Hazrecî’dir. Künyesi, Ebüdderdâ’dır. Doğum târihi bilinmemektedir. 652 (H. 32) senesinde Şam’da vefat etti. Tefsîr, hadîs, fıkıh ilimlerinde çok meşhûrdur. Bilhassa Kur’ân-ı kerîmi ezberlemiş olmasıyla ve kıraat ilmini pek çok kimseye öğretmesiyle tanınmaktadır.
Ebüdderdâ (radıyallahü anh), önceleri ticâret ile uğraşırdı. Resûlullah efendimizin, Medîne’ye hicretinden iki sene sonra İslâmiyet’in üstünlüğünü, güzelliğini görerek müslüman oldu. Müslüman olmadan önce Bedr savaşı yapılmıştı. Uhud ve diğer savaşların hepsinde bulundu. Uhud savaşında gösterdiği cesaret ve kahramanlığı çok dikkati çekmiş, Peygamber efendimiz; “Üveymir ne mükemmel süvaridir” buyurarak, onu medh etmiştir. Peygamber efendimiz hicretten sonra Eshâb-ı kiram arasında kurduğu kardeşlikte, Ebüdderdâ’yı (r. anh) Selmân-ı Fârisî (radıyallahü anh) ile kardeş yaptı.
Ebüdderdâ (radıyallahü anh), Hendek savaşında, Hudeybiye andlaşmasında, Hayber ve Mekke’nin fethinde, Huneyn ve Tebük gazvelerinde ve Veda haccında bulundu. Âyet-i kerîmelerin çoğunun tefsîrini bizzat Peygamber efendimize sorarak öğrendi.
Peygamber efendimizin vefatından sonra, Medine’de kalmaya tahammül edemedi. Dolaştığı her yerde Resûlullah’ın hâtırasını görüp, dayanamadığından Şam’a yerleşti. Hazret-i Ömer’in isteği üzere Şam’da ders vermeye başladı ve pek çok âlim yetiştirdi. Tefsîr, hadîs, fıkıh ilimleri yanında, verdiği Kur’ân-ı kerîm dersleri meşhûrdur. Şam’da Camii Kebîr’de verdiği derslerine çok sayıda talebe katılırdı. Talebelerine onar kişilik halkalar hâlinde ders verir, her ders kümesini ayrı ayrı kontrol ederdi. Yapılan bir yoklamada talebe sayısının, bin altı yüz civarında olduğu görüldü. Derslerine Eshâb-ı kiramdan da devam edenler vardı. Tabiînden pek çok âlim onun talebesidir. İbn-i Âmir el-Yahsûbî, Ümmüdderdâ es-Sugrâ, Sâhib-i Ebüdderdâ adıyla meşhûr Halîfe bin Sa’d, Râşid bin Sa’d gibi meşhûr bir çok âlim bunlardandır. Ebüdderdâ (radıyallahü anh) ayrıca tababet ilmine de vâkıftı. Bu sebeple, gerekli ilâçları yaparak hastaları tedâvî ederdi.
Bir ara, Medîne’ye döndü. Ömer (radıyallahü anh) ona Bedr Eshâbından olanlara verilen maaş kadar maaş bağladı.
Hazret-i Osman’ın halifeliği sırasında Şam’a vali tâyin edilen Muâviye (radıyallahü anh), halîfeden bir kadı istemişti. Hazret-i Osman; “Bu vazifeyi en iyi Ebüdderdâ yapar” buyurarak ona verilmesini emretti. Bu vazifesi sırasında da ilim yaymaya devam etti. Şam’da iken Kûfe’den ve diğer yerlerden çok kimse ona fıkhî mes’eleler sormak üzere gelir, fetvasını alırdı.
Ebüdderdâ (radıyallahü anh), hazret-i Âişe’den ve Zeyd bin Sâbit’ten (r. anh) hadîs-i şerîf rivayet etmiştir. Kendisinden; hanımı Ümmü Derdâ, Fedâle bin Ubeyd, Ebû Ümâme, Ma’dâh ibni Ebî Talha, Ebû İdrîs Havlânî, Alkame bin Kays, Sa’îd bin Müseyyeb, Muhammed bin Şîrîn (radıyallahü anhüm) ve daha çok sayıda hadîs âlimi, hadîs-i şerîf rivayet etmiştir. Ebüdderdâ’nın rivayet ettiği hadîs-i şerîfler, Kütüb-i sitte’de yer almıştır.
Hazret-i Ebüdderdâ, ömrünü dîne hizmet etmekle geçirdi. Nübüvvet kaynağından aldığı ilmi yaydı. Hazret-i Osman’ın halifeliğinin son yıllarında hastalandı. Hastalığı sırasında inledi. Sebebini sorduklarında; “Günahlarımı düşünüp inliyorum” buyurdu. “Bir şey istiyor musun?” dediler. “Allahü teâlânın rahmetini istiyorum” buyurdu. “Tabib çağıralım mı?” dediler. “Beni, tabib hasta yaptı” buyurarak, ilâç kullanmak istemedi. Abdullah bin Selâm’ın oğlu Yûsuf şöyle anlatmıştır: “Ebüdderdâ vefat edeceği sırada yanında idim. Bana; “Kalk! Benim vefat etmek üzere olduğumu halka îlân et!” dedi. Kalkıp insanlara durumu bildirdim. İşitenler evine geldiler. Evin içi-dışı insanla doldu. Sonra; “Beni dışarı çıkarınız” dedi. Dışarı çıkarıp, emrettiği gibi oturttuk. Evinde toplanan büyük kalabalığa karşı; “Ey insanlar! Resûl-i ekremden işittim; “Kim kusursuz ve noksansız bir abdest alır, sonra da tam bir ihlâs ile namaz kılarsa, Allahü teâlâ istediklerini ona ihsan eder” buyurmuştu, dedikten sonra, Kelime-i şehâdet getirerek vefat etti.”
Peygamber efendimiz onun için; “Her ümmetin bir hâkimi vardır. Bu ümmetin hâkimi de Ebüdderdâdır” buyurmuş idi. Mu’az bin Cebel (radıyallahü anh) da vefat ederken talebesi Amr bin Meymûn’a, Ebüdderdâ’nın ilminden istifâde edilmesini vasiyet ederek; “Yeryüzü, onun gibi bir âlim taşımadı” buyurmuştur. Ebüdderdâ (radıyallahü anh), herkese iyilikle muamelede bulunurdu. Kızgınlıkları ve kırgınlıkları yatıştırır, hep güler yüz gösterirdi. Kimseyi incitmez, kimseden incinmezdi. Tok gönüllü ve cömert idi. Kendisini ziyarete gelen her misafire çok ikramda bulunur, bizzat kendisi hizmet ederdi, ilmi, takvası, üstün ahlâkı ve daha bir çok vasıflarıyla ziyadesiyle sevilip, hürmet gösterilmiştir.
Ebüdderdâ’nın iki hanımı vardı. Birisi, Eshâb-ı kirâmdandır. İsmi, Hayre binti Hadred olup, Ümmüdderdâ el-Kübrâ lakabıyla meşhûrdur. Fıkıh ve hadîs ilminde âlim bir kadındı. Rivayet ettiği hadîs-i şerîfler altı meşhûr hadîs kitabında yer almıştır. Diğer hanımı Tabiînden Ümmüdderdâ es-Sugrâ lakabıyla meşhûr olup, ismi Hüreyme’dir. Bilâl, Yezîd, Derdâ ve Nesîbe adlarında dört çocuğu vardı.
Hanımı Ümmüdderdâ şöyle anlatmıştır: “Ebüdderdâ bir şey anlatırken ve bir hadîs-i şerîf naklederken dâima tebessüm ederdi. Bir gün sebebini sordum: “Resûl-i ekrem sallallahü aleyhi ve sellem her hadîs-i şerîf söyledikçe tebes-süm ederdi” dedi.
Hazret-i Ebüdderdâ, kendisine sırf hadîs-i şerîf öğrenmek için gelen bir kimseye, Peygamber efendimizin şu hadîs-i şerîfini nakletti: “Bir insan ilim kazanmak için bir yola giderse, Allahü teâlâ ona Cennet’te doğru bir yol açar. Melekler, ilim peşinde koşanlardan hoşnûd oldukları için, kanatlarını onun altına gererler, ilim sahipleri için yerdekiler ve gökdekiler mağfiret niyaz ederler. Denizin diplerindeki balıklar bile ona dua ederler. Âlimin âbid üzerindeki üstünlüğü, ayın yıldızlara üstünlüğü gibidir. Peygamberlerin vârisleri âlimlerdir. Bunlar dirhem ve dinar (para peşinde) koşmazlar, ilme koşarlar. Onun için, ilimden ne kadar fazla pay almak mümkünse o kadar alırlar.”
Bir defasında Ebüdderdâ’nın (radıyallahü anh) evine bir zât uğradı. Ona; “Eğer burada kalacaksan sana bir yer hazırlıyayım. Yolcu isen ve geçip gideceksen azık hazırlıyayım” dedi. O zât; “Yolcuyum, gideceğim” dedi. Ebüdderdâ; “Öyle ise sana en güzel azığı hazırlıyayım, bundan daha kıymetli azık olsa idi onu sana verirdim” dedikten sonra; “Bir gün Resûlullah’ın huzuruna gitmiştim. Dedim ki: “Yâ Resûlallah! Zenginler, dünyâyı da âhıreti de kazandılar. Onlar hem namaz kılıyor, hem oruç tutuyorlar, hem sadaka verebiliyorlar. Fakat biz fakir olduğumuz için sadaka veremiyoruz. Bunun üzerine Resûl-i ekrem şöyle buyurdu: “Sana bir şey söyleyeyim mi? Sen onu yapınca kavuştuğun şeye, ancak onu yapanlar kavuşabilirler. Yapmayanlardan hiç biri ona yetişemezler. Her namazdan sonra otuz üç kere teşbih (sübhânallah), otuz üç kerre tahmîd (Elhamdülillah), otuz üç kere tekbîr (Allahü ekber) getir.”
Ebüdderdâ’nın (radıyallahü anh) rivayet ettiği hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:
“Din kardeşinin arzu ettiği yemeği ona yediren kimsenin günahları bağışlanır. Din kardeşini sevindiren Allah’ı sevindirmiş olur.”
“Bir kimse kardeşine arkasından dua ettiği zaman, bir melek “Allah, sana da o dua ettiğin gibi versin.” der.”
“Her hastalığın başı çok yemektir.”
“Dertli mü’minin duasını ganimet bilin.”
Ebüdderdâ (radıyallahü anh) buyurdu ki:
“Üç şey olmasa bir gün bile yaşamağı istemezdim. Bunlar sıcak ve uzun günlerde Allah için oruç tutup, susuz kalmak, gece ortasında Allah için secde etmek ve meyvelerin iyisi arandığı gibi sözlerin de iyisini arayan kimselerle sohbet etmektir.”
“Allahü teâlâyı görür gibi ibâdet ediniz. Kendinizi ölmüş biliniz, iyilik zayi olmaz, günâh unutulmaz.”
“Ölümden sonra neler göreceğinizi, başınıza gelecekleri bilseydiniz, isteyerek ne yemek yiyebilir, ne de su içebilirdiniz.”
Comments (0)
To leave or reply to comments, please download free Podbean or
No Comments
To leave or reply to comments,
please download free Podbean App.